24 October 2007

Bir salama deymedi..

Bu gün men seni gördüm, salam vermek istedim,
Üzünü yana tutdun.
Söyle, illerden beri
Qelbimizin bir duyub, bir vurduğu illeri
Axı ne tez unutdun?
Beş ilde gözümüzden axan o qanlı seller bir salama deymedi?!
Heç üzüme baxmadan yanımdan nece keçdin?!
Sen eşqin salamını qorxuyamı deyişdin?!
Yoxsa öz ehdine, ilqarına ağ oldun?!
Bu qeder yaxın iken, o qeder uzaq oldun.
Şirin gülüşlerimiz, acı feqanlarımız bir salama deymedi?!
Qayğılı anlarımız, qayğısız anlarımız bir salama deymedi?!
Sen neyledin, bir düşün!
Yalnız indi anladım..
Sen daha menim üçün elçatmaz bir çiçeksen,
Yaşanmış günlerim tek geri dönmeyeceksen.
Qop, ey tufan, es, ey yel!
Xezan olum tökülüm.
Düz beş il üreyimde beslediyim mehebbet bir salama deymedi!
Bir günlük hesretime döze bilmeyen gülüm,
Bes ne oldu bu hesret bir salama deymedi?!
Getdin, dalınca baxdım can ayrıldı canımdan
Sen nece etinasız keçe bildin yanımdan?!
Ah çekdim, başım üste yarpaqlar esdi, gülüm,
Senin qelbin esmedi,
Geriye de baxmadın!
Niye senin yolunu mehebbetin kesmedi?
Qazancımız, de, bumu?
Deyilmemiş o salam elvidamız oldumu?
Sen mene zülm eyledin, mene zülm yaraşır.
Bir salama deymeyen eşqe ölüm yaraşır..!

Müellif: Bextiyar Vahabzade


21 October 2007

Arzularım şehid oldu, ezizim..

Ellerini yad elinde görünce
Arzularım şehid oldu, ezizim!
Kaş öleydim bele ömür sürünce
Arzularım şehid oldu, ezizim!

Xeyalımın balasına anasan,
Hesret seni üşüdende donasan,
Yetim qoydun çocuğunu, yanasan,
Arzularım şehid oldu, ezizim!

Xeyalımı saçlarına yaxaydım,
Gözlerinden damcı-damcı axaydım,
Sen bilmeden yene sene baxaydım,
Arzularım şehid oldu, ezizim!

Ümidlerim kederimle yarışır,
Sevgim indi göz yaşıma qarışır,
Qismetiyle axır yene barışır,
Arzularım şehid oldu, ezizim!

Hey arxanca külek olub esmişem,
Dileyimin arxasınca gezmişem,
Yarı yolda bu dünyaya besmişem
Arzularım şehid oldu, ezizim..

Birdefelik yatdı bextim durmadı,
Bext adlanan sözün özü qurmadı,
Heyat neden son sözümü sormadı?!
Arzularım şehid oldu, ezizim!

Çox namuslu özün atdı qayadan,
Qızıl çıxmaz sarı rengli boyadan,
Senin zatın xarab çıxıb mayadan,
Arzularım şehid oldu, ezizim!

Müellif: Ceyhun TAMER (Qurbanov)
BDU Hüquq

P.S.
Ümidimi qollarına alsana
Arzularım şehid oldu, ezizim!
Son menzile haydı yola salsana
Arzularım şehid oldu, ezizim...


04 October 2007

13 фраз о жизни

“13 фраз о жизни

Габриэль Гарсиа Маркес

1. Я люблю тебя не за то, кто ты, а за то, кто я, когда я с тобой.

2. Ни один человек не заслуживает твоих слез, а те, кто заслуживают, не заставят тебя плакать.

3. Только потому что кто-то не любит тебя так, как тебе хочется, не значит, что он не любит тебя всей душой.

4. Настоящий друг – это тот, кто будет держать тебя за руку и чувствовать твое сердце.

5. Худший способ скучать по человеку – это быть с ним и понимать, что он никогда не будет твоим.

6. Никогда не переставай улыбаться, даже когда тебе грустно, кто-то может влюбиться в твою улыбку.

7. Возможно, в этом мире ты всего лишь человек, но для кого-то ты – весь мир.

8. Не трать время на человека, который не стремиться провести его с тобой.

9. Возможно, Бог хочет, чтобы мы встречали не тех людей до того, как встретим того единственного человека. Чтобы, когда это случится, мы были благодарны.

10. Не плачь, потому что это закончилось. Улыбнись, потому что это было.

11. Всегда найдутся люди, которые причинят тебе боль. Нужно продолжать верить людям, просто быть чуть осторожнее.

12. Стань лучше и сам пойми, кто ты, прежде чем встретишь нового человека и будешь надеяться, что он тебя поймет.

13. Не прилагай столько усилий, все самое лучшее случается неожиданно.

P.S. Помни: “Все, что случается, имеет причину”

01 October 2007

Susmak ve öğrenmek

Bir gün susmayı öğrendim. Öyle bir sustum ki, belki sonsuza kadar susacaktım. Çünkü susmak benim küçücük dünyamda babamla kurduğum iletişim tarzıydı.
Babam akşamları eve yorgun dönerdi. Ben bütün gün evde sıkılır, onun gelişini beklerdim. Daha o kapıdan girer girmez boynuna atılır, onunla oynamak isterdim. Babam sarılır, öper sonra da “Hadi odana git”- derdi. Yemek hazirlanınca annem çağırır, bu defa masada bir araya gelirdik babamla. Onlar annemle konuşurken ben araya girer, sesimi duyuramayınca da bağırırdım.
Babam sinirlenir, "Bütün gün insanlarla kafa patlatmaktan bunaldım, bir de sen kafamı ütüleme!" - derdi. Annem de "Bütün gün zaten seninle uğraştım, bir çift laf da mı konuşturtmayacaksın babanla?" diye çıkışır, beni odama gönderirdi.
Çaresiz bir şekilde boynumu büker, odama - yani hapishaneme doğru yol alırdım. Babam arkamdan "Bizim bir odamız bile yoktu, her şeye sahip, hala ne istiyor anlamadım." - diye bağırmaya devam ederdi.
"Keşke benim de bir odam olmasaydı, keşke bizim de evimiz bir odalı olsaydı da hep birlikte otursaydık" - derdim içimde; ama yüksek sesle söylemeye cesaret edemezdim.
Yemekten sonra babam kanepeye uzanır, eline kumandayı alır, televizyon seyrederdi. Beni yanına çağırır biraz severdi. Onun izleyeceği önemli birşey varsa beni adeta yerimden bile kıpırdatmazdı. Azıcık hareket edip koşup oynamaya çalişsam oda hapsim yeniden başlardı.
Bir gün anladım ki, susunca babamla daha iyi anlaşıyoruz. Bu defa susarak yapabileceğim oyunlar geliştirmeye başladım. Önce resim yaparak başladım işe. Babam çizdiğim resimleri çok beğeniyor; "Bak, böyle uslu-uslu oyna işte." - diyordu. Babam bazen göz ucuyla bakıyor, resimle ilgili bir şey sorsam afallıyordu. Ama bana kızarak beni artık odama göndermiyordu. "Son günlerde ne de akıllandı benim oğlum." - diye komşulara anlatıyordu annem halimi.
Resimlerim arttıkça ortalık dağılmaya başladı. Annem "Odanı topla!" - diye odama kapattığında ise nereden başlayacağımı bilemiyordum.
Ben bunlarla uğraşırken zaman geçiyor; ama odamı toparlamayı beceremiyordum. Annem odama gelip "Bak sana resim yapmayi yasaklayacağım." - dedi bir gün. Susuyor olmamı usluluk olarak değerlendiren ailem resim yapmayı da elimden alırsa ben ne yapacaktım?
Bu düşüncelerle bir aile tablosu yaptım. Babam eve gelince uygun zamanı kolladım. Her zamankı gibi yemekler yendi, odaya geçildi. Babam oturur-oturmaz çizdiğim resmi getirdim. Babam baktı. Hım, dedi "Çok güzel olmuş. Bu adam benim herhalde" - dedi. Ben "Hayır, o adam değil, bu çocuk sensin" - dedim. O "Hayır, bu adam benim, bu çocuk sensin, bu küçük kız da arkadaşın" - dedi. Ben yine 'Hayır, o büyük adam benim, bu küçük adam sensin, bu küçük kız da annem" - dedim. Babam benimle uğraşmaktan vazgeçip: "Peki neden bizi küçük çizdin?" - dedi. Heyecanla başladım anlatmaya. Ben büyüyüp adam olacağım. İş bulup çalışacağım. Siz yaşlanıp küçüleceksiniz. Beliniz bükülecek, komşumuz Ahmet amca ile Ayşe teyze gibi küçücük kalacaksınız. Ben işten geldiğimde yorgun olacağım. Siz benimle konuşmaya çalıştığınızda iş yerinde kafam şişmiş olacağından sizi duymayacağım bile. Siz benimle bir şeyler paylaşmak istediğinizde "Hadi odanıza çekilin de kafa dinleyeyim" - diyeceğim. Ve bir de bağıracağım "Her şeylerini alıyorum. Sıcacık odaları da var, daha ne istiyorlar" - diye.
Annemle babamın gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Duyduklarına inanamıyorlardı. Bana sarılıp beni öyle içten bir okşayışları vardı ki, sonsuza kadar konuşsam hiç bıkmadan dinleyecekler gibiydi.

Farkında olmalı insan... Kendisinin, Hayati olayların, Gidişatın farkında olmalı..
Ömür dediğin üç gündür:
Dün - geldi geçti,
Yarın - meçhuldür.
O halde ömür dediğin - Bir Gündür,
O da Bu gündür.
Sevgiyle kalın, sevdiklerinizle kalın..