24 October 2007

Bir salama deymedi..

Bu gün men seni gördüm, salam vermek istedim,
Üzünü yana tutdun.
Söyle, illerden beri
Qelbimizin bir duyub, bir vurduğu illeri
Axı ne tez unutdun?
Beş ilde gözümüzden axan o qanlı seller bir salama deymedi?!
Heç üzüme baxmadan yanımdan nece keçdin?!
Sen eşqin salamını qorxuyamı deyişdin?!
Yoxsa öz ehdine, ilqarına ağ oldun?!
Bu qeder yaxın iken, o qeder uzaq oldun.
Şirin gülüşlerimiz, acı feqanlarımız bir salama deymedi?!
Qayğılı anlarımız, qayğısız anlarımız bir salama deymedi?!
Sen neyledin, bir düşün!
Yalnız indi anladım..
Sen daha menim üçün elçatmaz bir çiçeksen,
Yaşanmış günlerim tek geri dönmeyeceksen.
Qop, ey tufan, es, ey yel!
Xezan olum tökülüm.
Düz beş il üreyimde beslediyim mehebbet bir salama deymedi!
Bir günlük hesretime döze bilmeyen gülüm,
Bes ne oldu bu hesret bir salama deymedi?!
Getdin, dalınca baxdım can ayrıldı canımdan
Sen nece etinasız keçe bildin yanımdan?!
Ah çekdim, başım üste yarpaqlar esdi, gülüm,
Senin qelbin esmedi,
Geriye de baxmadın!
Niye senin yolunu mehebbetin kesmedi?
Qazancımız, de, bumu?
Deyilmemiş o salam elvidamız oldumu?
Sen mene zülm eyledin, mene zülm yaraşır.
Bir salama deymeyen eşqe ölüm yaraşır..!

Müellif: Bextiyar Vahabzade


21 October 2007

Arzularım şehid oldu, ezizim..

Ellerini yad elinde görünce
Arzularım şehid oldu, ezizim!
Kaş öleydim bele ömür sürünce
Arzularım şehid oldu, ezizim!

Xeyalımın balasına anasan,
Hesret seni üşüdende donasan,
Yetim qoydun çocuğunu, yanasan,
Arzularım şehid oldu, ezizim!

Xeyalımı saçlarına yaxaydım,
Gözlerinden damcı-damcı axaydım,
Sen bilmeden yene sene baxaydım,
Arzularım şehid oldu, ezizim!

Ümidlerim kederimle yarışır,
Sevgim indi göz yaşıma qarışır,
Qismetiyle axır yene barışır,
Arzularım şehid oldu, ezizim!

Hey arxanca külek olub esmişem,
Dileyimin arxasınca gezmişem,
Yarı yolda bu dünyaya besmişem
Arzularım şehid oldu, ezizim..

Birdefelik yatdı bextim durmadı,
Bext adlanan sözün özü qurmadı,
Heyat neden son sözümü sormadı?!
Arzularım şehid oldu, ezizim!

Çox namuslu özün atdı qayadan,
Qızıl çıxmaz sarı rengli boyadan,
Senin zatın xarab çıxıb mayadan,
Arzularım şehid oldu, ezizim!

Müellif: Ceyhun TAMER (Qurbanov)
BDU Hüquq

P.S.
Ümidimi qollarına alsana
Arzularım şehid oldu, ezizim!
Son menzile haydı yola salsana
Arzularım şehid oldu, ezizim...


04 October 2007

13 фраз о жизни

“13 фраз о жизни

Габриэль Гарсиа Маркес

1. Я люблю тебя не за то, кто ты, а за то, кто я, когда я с тобой.

2. Ни один человек не заслуживает твоих слез, а те, кто заслуживают, не заставят тебя плакать.

3. Только потому что кто-то не любит тебя так, как тебе хочется, не значит, что он не любит тебя всей душой.

4. Настоящий друг – это тот, кто будет держать тебя за руку и чувствовать твое сердце.

5. Худший способ скучать по человеку – это быть с ним и понимать, что он никогда не будет твоим.

6. Никогда не переставай улыбаться, даже когда тебе грустно, кто-то может влюбиться в твою улыбку.

7. Возможно, в этом мире ты всего лишь человек, но для кого-то ты – весь мир.

8. Не трать время на человека, который не стремиться провести его с тобой.

9. Возможно, Бог хочет, чтобы мы встречали не тех людей до того, как встретим того единственного человека. Чтобы, когда это случится, мы были благодарны.

10. Не плачь, потому что это закончилось. Улыбнись, потому что это было.

11. Всегда найдутся люди, которые причинят тебе боль. Нужно продолжать верить людям, просто быть чуть осторожнее.

12. Стань лучше и сам пойми, кто ты, прежде чем встретишь нового человека и будешь надеяться, что он тебя поймет.

13. Не прилагай столько усилий, все самое лучшее случается неожиданно.

P.S. Помни: “Все, что случается, имеет причину”

01 October 2007

Susmak ve öğrenmek

Bir gün susmayı öğrendim. Öyle bir sustum ki, belki sonsuza kadar susacaktım. Çünkü susmak benim küçücük dünyamda babamla kurduğum iletişim tarzıydı.
Babam akşamları eve yorgun dönerdi. Ben bütün gün evde sıkılır, onun gelişini beklerdim. Daha o kapıdan girer girmez boynuna atılır, onunla oynamak isterdim. Babam sarılır, öper sonra da “Hadi odana git”- derdi. Yemek hazirlanınca annem çağırır, bu defa masada bir araya gelirdik babamla. Onlar annemle konuşurken ben araya girer, sesimi duyuramayınca da bağırırdım.
Babam sinirlenir, "Bütün gün insanlarla kafa patlatmaktan bunaldım, bir de sen kafamı ütüleme!" - derdi. Annem de "Bütün gün zaten seninle uğraştım, bir çift laf da mı konuşturtmayacaksın babanla?" diye çıkışır, beni odama gönderirdi.
Çaresiz bir şekilde boynumu büker, odama - yani hapishaneme doğru yol alırdım. Babam arkamdan "Bizim bir odamız bile yoktu, her şeye sahip, hala ne istiyor anlamadım." - diye bağırmaya devam ederdi.
"Keşke benim de bir odam olmasaydı, keşke bizim de evimiz bir odalı olsaydı da hep birlikte otursaydık" - derdim içimde; ama yüksek sesle söylemeye cesaret edemezdim.
Yemekten sonra babam kanepeye uzanır, eline kumandayı alır, televizyon seyrederdi. Beni yanına çağırır biraz severdi. Onun izleyeceği önemli birşey varsa beni adeta yerimden bile kıpırdatmazdı. Azıcık hareket edip koşup oynamaya çalişsam oda hapsim yeniden başlardı.
Bir gün anladım ki, susunca babamla daha iyi anlaşıyoruz. Bu defa susarak yapabileceğim oyunlar geliştirmeye başladım. Önce resim yaparak başladım işe. Babam çizdiğim resimleri çok beğeniyor; "Bak, böyle uslu-uslu oyna işte." - diyordu. Babam bazen göz ucuyla bakıyor, resimle ilgili bir şey sorsam afallıyordu. Ama bana kızarak beni artık odama göndermiyordu. "Son günlerde ne de akıllandı benim oğlum." - diye komşulara anlatıyordu annem halimi.
Resimlerim arttıkça ortalık dağılmaya başladı. Annem "Odanı topla!" - diye odama kapattığında ise nereden başlayacağımı bilemiyordum.
Ben bunlarla uğraşırken zaman geçiyor; ama odamı toparlamayı beceremiyordum. Annem odama gelip "Bak sana resim yapmayi yasaklayacağım." - dedi bir gün. Susuyor olmamı usluluk olarak değerlendiren ailem resim yapmayı da elimden alırsa ben ne yapacaktım?
Bu düşüncelerle bir aile tablosu yaptım. Babam eve gelince uygun zamanı kolladım. Her zamankı gibi yemekler yendi, odaya geçildi. Babam oturur-oturmaz çizdiğim resmi getirdim. Babam baktı. Hım, dedi "Çok güzel olmuş. Bu adam benim herhalde" - dedi. Ben "Hayır, o adam değil, bu çocuk sensin" - dedim. O "Hayır, bu adam benim, bu çocuk sensin, bu küçük kız da arkadaşın" - dedi. Ben yine 'Hayır, o büyük adam benim, bu küçük adam sensin, bu küçük kız da annem" - dedim. Babam benimle uğraşmaktan vazgeçip: "Peki neden bizi küçük çizdin?" - dedi. Heyecanla başladım anlatmaya. Ben büyüyüp adam olacağım. İş bulup çalışacağım. Siz yaşlanıp küçüleceksiniz. Beliniz bükülecek, komşumuz Ahmet amca ile Ayşe teyze gibi küçücük kalacaksınız. Ben işten geldiğimde yorgun olacağım. Siz benimle konuşmaya çalıştığınızda iş yerinde kafam şişmiş olacağından sizi duymayacağım bile. Siz benimle bir şeyler paylaşmak istediğinizde "Hadi odanıza çekilin de kafa dinleyeyim" - diyeceğim. Ve bir de bağıracağım "Her şeylerini alıyorum. Sıcacık odaları da var, daha ne istiyorlar" - diye.
Annemle babamın gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Duyduklarına inanamıyorlardı. Bana sarılıp beni öyle içten bir okşayışları vardı ki, sonsuza kadar konuşsam hiç bıkmadan dinleyecekler gibiydi.

Farkında olmalı insan... Kendisinin, Hayati olayların, Gidişatın farkında olmalı..
Ömür dediğin üç gündür:
Dün - geldi geçti,
Yarın - meçhuldür.
O halde ömür dediğin - Bir Gündür,
O da Bu gündür.
Sevgiyle kalın, sevdiklerinizle kalın..

22 August 2007

Дорога жизни

Порою, чем дальше уходит дорога жизни, тем с большим удивлением двое, идущие рядом вспоминают начало пути. Огни прошлого изчезают где-то за поворотом... Чтобы события на расстоянии казались все теми же, теми же должны остаться и чувства...


16 August 2007

Темнота, холод и Бог

Texminen 1-2 il bundan önce bir dostum bu yazını mene göndermişdi. Sizlerin de oxumanızı istedim.
* * * * *
Профессор в университете задал своим студентам такой вопрос.
— Всё, что существует, создано Богом?
Один студент смело ответил:
— Да, создано Богом.
— Бог создал всё? — спросил профессор.
— Да, сэр — ответил студент.
Профессор спросил:
— Если Бог создал всё, значит Бог создал зло, раз оно существует. И согласно тому принципу, что наши дела определяют нас самих, значит Бог есть зло.
Студент притих, услышав такой ответ. Профессор был очень доволен собой. Он похвалился студентам, что он ещё раз доказал, что вера в Бога это миф. Ещё один студент поднял руку и сказал:
— Могу я задать вам вопрос, профессор?
— Конечно, — ответил профессор.
Студент поднялся и спросил:
— Профессор, холод существует?
— Что за вопрос? Конечно, существует. Тебе никогда не было холодно?
Студенты засмеялись над вопросом молодого человека. Молодой человек ответил:
— На самом деле, сэр, холода не существует. В соответствии с законами физики, то, что мы считаем холодом, в действительности является отсутствием тепла. Человек или предмет можно изучить на предмет того, имеет ли он или передаёт энергию. Абсолютный ноль (–460 градусов по Фаренгейту) есть полное отсутствие тепла. Вся материя становится инертной и неспособной реагировать при этой температуре. Холода не существует. Мы создали это слово для описания того, что мы чувствуем при отсутствии тепла.
Студент продолжил:
— Профессор, темнота существует?
— Конечно, существует.
— Вы опять неправы, сэр. Темноты также не существует. Темнота в действительности есть отсутствие света. Мы можем изучить свет, но не темноту. Мы можем использовать призму Ньютона чтобы разложить белый свет на множество цветов и изучить различные длины волн каждого цвета. Вы не можете измерить темноту. Простой луч света может ворваться в мир темноты и осветить его. Как вы можете узнать, насколько тёмным является какое-либо пространство? Вы измеряете, какое количество света представлено. Не так ли? Темнота это понятие, которое человек использует, чтобы описать, что происходит при отсутствии света.
В конце концов, молодой человек спросил профессора:
— Сэр, зло существует?
На этот раз неуверенно, профессор ответил:
— Конечно, как я уже сказал. Мы видим его каждый день. Жестокость между людьми, множество преступлений и насилия по всему миру. Эти примеры являются не чем иным как проявлением зла.
На это студент ответил:
— Зла не существует, сэр, или, по крайней мере, его не существует для него самого. Зло это просто отсутствие Бога. Оно похоже на темноту и холод — слово, созданное человеком чтобы описать отсутствие Бога. Бог не создавал зла. Зло это не вера или любовь, которые существуют как свет и тепло. Зло это результат отсутствия в сердце человека Божественной любви. Это вроде холода, который наступает, когда нет тепла, или вроде темноты, которая наступает, когда нет света.
Профессор сел.

13 August 2007

Reallıq..


Salam, dostlar.
Eslinde bura yerleşdirdiyim şekilin müellifi barede daha dolğun melumata sahib olmaq isterdim, amma teessüf ki melumatsızam. Bu şekili bir dostum mene bu gün gönderdi, çox xoşuma geldi, çox mena gizlidi bu şekilde. Daha çox yazmayacam, sadece şerhsiz, özünüz baxın.

P.S. Şekilin adı Reallıq'dır

09 August 2007

En gözel gül

Zamanların birinde bir şeherde yaşayan dünya gözeli bir qız var idi. Bu qız o qeder gözel idi ki, çox uzaq şeherlerden, diyarlardan çox yaraşıqlı, çox zengin esilzade bir çox deliqanlı onu görmeye gelirmiş. Onunla evlenmek isteyen neçe genci redd eden bu qız heç kimi beyenmirdi. Bu arada eyni şeherde yaşayan ve bu qıza aşiq olan bir genc de bu qızı sevmiş, amma genc qız onu da redd etmişdir.

Aradan uzun iller keçir... Hemin genc artıq o şeherden köçüb, özüne başqa bir heyat qurmuş ve evlenib uşaqlara sahib olmuşdu.

Bir gün yolu tesadüfen bir zamanlar yaşadığı hemin gözel kiçik şehere düşür. Orada tanış biriyle qarşılaşınca ağlına bir zamanlar orada yaşayan gözel qız gelir ve o qızın nece olduğunu soruşur. Yaşlı adam önünde gül bağşası olan bir evi göstererek qızın evlendiyini söyleyir. Bir zamanlar her kesi redd etmiş olan qızın aile qurduğu adam genci çox maraqlandırır. Bir gün gizlenib qızın erini evden çıxarken görür. Qızın eri kök, keçel ve çox çirkin bir adam idi. Üstelik esilzade bele deyildi. Çox teeccüblü olan genc qızın eri getdikden sonra evin qapısını döyür. Qız qapını açdığında özünü tanıdır ve niye bele bir adamla evlendiyini soruşur. Qız da ona arxasındakı gül bağçasından en gözel gülü qoparıb getirerse cavab vereceyini deyir. Amma qızın bir şerti olur ki, bağçada irelileyerken geriye dönmemelidir. Bundan sonra genc yüzlerce gözel gülün olduğu bağçada irelilemeye başlayır. Birden çox gözel bir sarı gül görür. Ele ona doğru eyilerken biraz irelide böyük çehrayı bir gül gözüne deyir. Bu defe de o gülü qoparmaq isteyerken daha irelide möhteşem gözellikde qırmızı bir gül qönçesi görür. Bu minvalla bir de baxır ki, artıq bağçanın sonuna gelib ve mecburen oradakı bir gülü qoparıb qıza getirir.

Bağçanın en gözel gülünün getirileceyini gözlediyi halda qız bir de görür ki, genc yarpaqları solmuş kiçik bir gül getirdi. Bunu gören qız gence bele deyir:

“Bax, gördün, her zaman daha yaxşısını axtarmaq isteyerken ömür keçir ve sen en pisiyle razılaşmaq mecburiyyetinde olursan. Odur ki, zamanında sahib olduqlarınla kifayetlenmeyi öyrenmek lazımdır.”

Слова тепла

Вы знаете, что те, кто, кажутся, очень сильными в сердце, являются реально слабыми и самыми восприимчивыми?
Вы знаете, что те, кто тратит свое время, защищая других, сами нуждается в ком - то, кто бы мог защитить их?
Вы знаете, что труднее всего сказать три фразы:

«я люблю тебя», «прости» и «помоги мне».
Вы знаете, что те, кто одевается в красное, более уверены в себе?
Вы знаете, что те, кто одевается в желтое, довольны своей красотой?
Вы знаете, что те, кто одевается в черное, хотят быть незамеченными и нуждаться в вашей помощи и понимании?

Вы знаете, что, когда Вы помогаете кому - то, помощь возвращается Вам в двойне?
Вы знаете, что легче сказать, что Вы чувствуете в письменной форме, чем высказать это с глазу на глаз?
Но Вы знаете, что именно те слова, которые сказаны лично, больше ценятся? Вы знаете, что, если Вы сильно желаете чего-то, ваши желания исполняются?
Вы знаете, что Вы можете заставить ваши мечты осуществиться, стать любимым, богатым, здоровым, если Вы верите в это?

Но не верьте всему, что я говорю Вам, пока Вы не пробуете это сами.
Если Вы знаете кого - то, кто находится в потребности кое-чего, что я упоминал, и Вы знаете, что Вы можете помочь, то Вы увидите, что это будет возвращено в двойном размере.

08 August 2007

Sevdiğin kadar sevilirsin...

Bu günlerde PC'de axtarış ederken qarşıma çox sevdiyim bir şer çıxdı. Deqiq bilmirem müellifi kimdi, amma şerin sonunda Can Yücel yazılıb, elbet ki müellifdir. Her defe oxuyanda sanki bir yenilik duyulur bu şerde, doymaq olmur. Sizinle de paylaşmaq istedim.
*****
Her şey sende gizli:
Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüyü kadar genç...

Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakının gördüğüdür rengin

Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..

Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme, bil ki, ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin..

Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakına değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındakı sana güvendiği kadar inansın.

Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma, yağmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.

Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin...
İşte budur Hayat!

İşte budur Yaşamak!
Bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakını unuttuğun kadar çabuk unutulursun...

Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin-bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...



01 August 2007

Hind mifologiyasına göre...

Qadın:
Allah yarpağın yumşaqlığını, ceyranın baxışını, güneş işığının gücünü, dumanın göz yaşını aldı; küleyin qerarsızlığını, dovşanın ürkekliyini buna daxil etdi. Onların üstüne qiymeli daşların sertliyini, balığın dadını, pelengin yırtıcılığını, odun yandırmasını, qışın soyuğunu, sağsağanın gevezeliyini, qumru quşunun sevgisini qatdı. Bütün bunları qarışdırdı ve etirli bir Qadın yaratdı.
Yatardığı Qadını Kişiye hediyye etdi.
Kişi:
Allah tısbağanın yavaşlığını, buğanın baxışını, fırtına buludlarının dağıdıcılığını, tülkünün hiylegerliyini aldı; zelinin yapışqanlığını, pişiyin nankorluğunu, hind quşunun qabarmasını, kergedan derisinin sertliyini onlara qatdı. Bunların üstüne ayının yekexanalığını, milçeyin vızıltısını qatdı ve Kişini yaratdı.
Yaratdığı Kişini adam etsin diye Qadına verdi.



03 July 2007

Слова..

...Слова придуманы лишь для того, чтобы скрывать наши мысли. Разве можно выразить обычными словами сколь-нибудь глубокие чувства? Боль мы выражаем криком. Горе мы выражаем слезами. Радость проявляется в наших глазах. И, наконец, любовь или счастье. Разве можно выражать эти чувства словами?...

Путь воина
Чингиз Абдуллаев

Alatoran

Salam, eziz oxucular!
Keçen günde xoş bir xeber aldım. Bele ki, menim "Yağış" adlı şerim bu günlerde çapdan çıxmış "Alatoran" jurnalında neşr olunub. Bu işde emeyi keçen her kese, hemçinin, meni bu jurnalla tanış eden İli'ye ve jurnalın Baş Redaktoru Rasim Qaraca'ya öz minnetdarlığımı bildirirem.


01 July 2007

As I sat there in English class..

As I sat there in English class,
I stared at the girl next to me.
She was my so-called 'best friend'.
I stared at her long, silky hair, and wished she was mine.
But she didn't notice me like that, and I knew it.
After class, she walked up to me and asked me for the notes she had missed the day before.
I handed them to her.
She said "thanks" and gave me a kiss on the cheek.
I want to tell her, I want her to know that
I don't want to be just friends,
I love her but I'm just too shy,
and I don't know why.

11th Grade.
The phone rang.
On the other end, it was her.
She was in tears, mumbling on and on about how her love had broke her heart.
She asked me to come over because
she didn't want to be alone, So I did.
As I sat next to her on the sofa,
I stared at her soft eyes, wishing she was mine.
After 2 hours, one Drew Barrymore movie,
and three bags of chips, she decided to go home.
She looked at me, said "thanks" and gave me a kiss on the cheek..
I want to tell her, I want her to know that
I don't want to be just friends,
I love her but I'm just too shy,
and I don t know why.

Senior year.
One fine day she walked to my locker.
"My date is sick" she said, "he's not gonna go" well,
I didn't have a date, and in 7th grade,
we made a promise that if neither of us had dates,
we would go together just as 'best friends'.
So we did. That night, after everything was over,
I was standing at her front door step.
I stared at her as She smiled at me
and stared at me with her crystal eyes.
Then she said- "I had the best time, thanks!"
and gave me a kiss on the cheek.
I want to tell her, I want her to know that
I don t want to be just friends,
I love her but I'm just too shy,
and I don't know why.

Graduation.
A day passed, then a week, then a month.
Before I could blink, it was graduation day.
I watched as her perfect body floated
like an angel up on stage to get her diploma.
I wanted her to be mine-but
she didn't notice me like that, and I knew it.
Before everyone went home, she came to me in her smock and hat,
and cried as I hugged her.
Then she lifted her head from my shoulder
and said "you're my best friend, thanks" and
gave me a kiss on the cheek.
I want to tell her, I want her to know that
I don t want to be just friends,
I love her but I'm just too shy,
and I don't know why.

Marriage.
Now I sit in the pews of the church.
That girl is getting married now.
and drive off to her new life, married to another man.
I wanted her to be mine,
but she didn't see me like that, and I knew it..
But before she drove away, she came to me and said "you came!".
She said "thanks" and kissed me on the cheek.
I want her to know that
I don't want to be just friends,
I love her but I'm just too shy,
and I don't know why.

Death.
Years passed,
I looked down at the coffin of a girl
who used to be my 'best friend'.
At the service, they read a diary entry
she had wrote in her high school years.
This is what it read:
"I stare at him wishing he was mine;
but he doesn't notice me like that, and I know it.
I want to tell him, I want him to know that
I don't want to be just friends,
I love him but I'm just too shy,
and I don't know why.
I wish he would tell me he loved me!"
........."I wish I did too..."
I thought to my self, and I cried...

* * * Do yourself a favour, tell her/him you love them. They won't be there...................Forever.

09 June 2007

Память..

Bu günler çox sevdiyim yazıçılardan biri olan Çingiz Abdullayev'in «Голубые ангелы» romanını oxuyuram ve orada bu hisse çox xoşuma geldi, odur ki, Sizinle de bölüşmek istedim..
* * * * *
…Наша память ведь удивительна. Иногда достаточно самого ничтожного повода, самой тонкой ниточки для мощного клубка воспоминаний. Клубок начинает стремительно разматываться, и уже ничто не в силах остановить его или помешать. И, может быть, самое дорогое, самое ценное, что в конечном итоге остается у человечества и у человека – это память. Память со всей ее болью, радостью, изменой, грузом несбывшихся надежд и исполненных желаний
* * * * *

08 June 2007

Bedevi

Devesiyle birlikde sehrada geden bir bedevi gücle yeriyen, susuzluqdan dodaqları qurumuş bir adama rast gelir. Adam bedevini görünce su isteyir. Bedevi devesinden enib ona su verir. Suyu içen adam birden bedevini iteleyerek deveye atlanır ve qaçmağa başlayır.
Bedevi arxadan qışqırır:
"Yaxşı, deveni götür ged, amma senden bir xahişim var. Bu hadiseni heç kime danışma!"
Bu xahişi qeribe sayan oğru tereddüd ederek sebebini soruşur:
"Eger danışsan - deyir bedevi - bu her yere yayılar ve insanlar bir daha çölde möhtac birini gördükde ona kömek etmezler."
Bedevi kimi derdimiz deve deyil, pisliyin yayılmaması olsaydı, Millet olaraq indiyedek çox şeyi hell etmiş olardıq.
Menfeetimize göre deyil, vicdanımıza göre yaşayacağımız bir heyat arzusu ile..
Her şey könlünüzce olsun, dostlarım...


Türkceden tercüme: R. Hacızade

06 June 2007

Beni seviyormusun?

Kadın adamı çok seviyordu...
Yemyeşil ovalarını verdi adama
Yaşam fışkıran.
Beni seviyor musun?
Evet, dedi adam...
Güneşini, ayını verdi kadın
Yıldızları taktı bir-bir adamın omuzlarına...
Beni seviyor musun?
Tabi, dedi adam...
Kadın cağladı
Gürül-gürül akan pınarını verdi adama.
Beni seviyor musun?
Elbette, dedi adam...
Kadın bağlandı
Yaşam ipini adama verdi.
Bir oldular tek oldular adamla.
Beni seviyor musun?
Biliyorsun, dedi adam...
Kadın dağlarını verdi adama
Tırmandılar doruklara.
Beni seviyor musun?
Aşağılara baktı adam zirveden.
Başkalarını gördü
Sustu adam...
Ağladı kadın...
Gözyaşını verdi adama
Almadı adam...
Kadın onurunu verdi adama
Şaşırdı adam...
Sordu yine usulca kadın
Beni mi seviyorsun?
Onu da seviyorum seni de, dedi adam...
Sustu kadın...
Verecek bir şeyi kalmadığında...
Senin yureğine ihtiyacım var, dedi adam
Başkasını sevebilmek için...
Çıkarıp yüreğini verdi kadın.
Korktu adam...
Beni sevmiyor musun?, dedi adam.
Sesi yoktu kadının söyleyemezdi.
Gözleri yoktu kadının ağlayamazdı.
Kalbi yoktu kadının sevemezdi.
Onuru yoktu kadının yaşayamazdı..


Müellif: Namelum


Aktiv satıcılar:-)


Təxminən 1 ay yarım bundan əvvəl Azerphoto foto-informasiya agentliyinin HP'nin baş sponsorluğu ilə təşkil etdiyi "Mobiloqrafiya 2" Fotohəvəskarların ikinci İnternet Müsabiqəsi başa çatdı. Bu müsabiqədə mənim İstanbulda çəkdiyim və "Aktiv satıcılar" adlandırdığım şəkil qalib olaraq 3-cü yeri qazanmışdı.

İndi bu xəbəri bura yazmağıma başqa 1 səbəb var: belə ki, Azerphoto'dan aldığım məlumata görə menim bu şəklim bu günlərdə İngiltərədə dərc olunan "Araz" qəzetində nəşr olunub. Xəbəri eşidəndə çox sevindim və biriləri ilə bölüşmək istədim, onun üçün də bura yazdım, çünki sevinc dostlarla paylaşılır...:-)

04 June 2007

Yağış..

Yağış.. Damlaların səsi..
Küləkli hava. Tutqun səma.
Ağacların ürkək naləsi...
Bir çətir altında bir-birinə sığınmış iki gənc…
Soyuq hava, isti nəfəs
Soyuq əl, isti ürək
Soyuq üz, isti baxış
Yaxınkən uzaq bir məsafə...

Sakitlik...
Yağış. Damlaların səsi.. 
Küləkli hava. Tutqun səma.
Ağacların ürkək naləsi...
Tək bir gənc pəncərə kənarında...
Soyuq nəfəs, isti otaq
Soyuq ürək, isti əl
Soyuq baxış, isti üz
Çılpaq bağı xatırladan bir təəssüf...

Yenə yağış, damlaların səsi,
Küləkli hava. Tutqun səma.
Ağacların ürkək naləsi...

Lap elə həmin gün, həmin məkan,
Sadəcə bir neçə saat keçmiş...
Soyuq hava, isti otaq
Çılpaq bağ, boş otaq
Pəncərə kənarına qoyulmuş bir varaq...

"Bir şer yazdım bugün
Natamamdı bəlkə
Bəlkə de davam etdirəcəm... Bilmirəm...
Bir şer yazdım bugün
Sənə ithaf edirəm..
Bu gedişinə..
Uğurlu yolculuklar!
Soyuqluq duymayasan sən bugünkü hava tək.
Orda Gün doğarsa soyuqluq olmaz bəlkə
sən döndüyündə... Bilmirəm...
Bir şer yazdım bugün
Sənə ithaf edirəm..
Bu gedişinə..."


Hələ də yağış.. Damlaların səsi..
Küləkli hava. Tutqun səma.
Ağacların ürkək naləsi...

Soyuq hava, soyuq otaq
Çılpaq bağ, boş otaq
Pəncərə kənarında qalmış bir varaq...

Müəllif: R. Hacızadə


03 June 2007

Cennetde adam (Raport)

Öldü bir gözel insan. Öz eceliyle yox. Özü özünü öldürdü.
Belke ele bu imiş eceli..
Geldi Yaradan'ın hüzuruna. Salamlaşdılar. Tanış oldular.
Cennete ve ya cehenneme teyinat vermemişden evvel Yaradan onu raport vermeye devet etdi.
Raport aşağıdakı formada aparıldı:
S u a l: Nece oldu ki, öldün?
C a v a b: Özümü asdım.
S u a l: Niye?
C a v a b: Bezdim.
S u a l: Neden?
C a v a b: Reftardan.
S u a l: Kimin reftarından?
C a v a b: İnsanların.
S u a l: Kime qarşı reftarından?
C a v a b: İnsanlara qarşı.
S u a l: Bes sene qarşı reftar nece idi?
C a v a b: Yalan, ikiüzlülük, xeyanet, yalançı mehebbet ve hörmet, üze “keç” deyib, eslinde üzüne qapı örten adamlar.
S u a l: Pulu nece qazanırdın?
C a v a b: Halallıqla.
S u a l: Neçi idin ki?
C a v a b: Müellim.
S u a l: Ve heç vaxt rüşvet almamısan?
C a v a b: Rüşvet almağa razı olmadığıma göre meni mehkemeye verib işden çıxartmışdılar.
S u a l: Bes hakim?
C a v a b: O rüşvet alıb meni cerime etdi.
S u a l: Kiminse ayağının altına quyu qazmısan?
C a v a b: Quyuya layiq olanlar özleri menim ayağımın altına quyu qazdılar.
S u a l: Bes sen?
C a v a b: Sessizce quyuya düşdüm.
S u a l: Orada ne var idi?
C a v a b: Qırıq qelb.
S u a l: Sevmisen?
C a v a b: Beli.
S u a l: Evlenmisen?
C a v a b: Yox.
S u a l: Niye?
C a v a b: Menim üreyimi verdiyim üreyini başqasına verib.
S u a l: Bes sen?
C a v a b: Men ise üreksiz qalmışam.
S u a l: Bes ona ne demisen?
C a v a b: Demişem ki, xoşbext ol.
S u a l: Axı o seni yazıq edib?!
C a v a b: Ne olsun?! Men ki, onu sevirem.
S u a l: O senin sevgine layiq deyildi.
C a v a b: Amma men layiq idim.
S u a l: Seni cehenneme yollasam, ne edersen?
C a v a b: Menim sürdüyüm ömürden sonra, cehennem mene uşaq bağçası görüner.
S u a l: Bes cennet?
C a v a b: Ne cennet?! Cennet de cehennem kimi olacaq.
S u a l: Bes seni yer üzüne qaytarsam?
C a v a b: Ölsem de qayıtmaram!
Allah güldü.
S u a l: Sağollaşaq?
C a v a b: Ferq etmez.
Allah bendesinin gözünden öpdü ve onu cennetin en sefalı guşesine yola saldı.
Allah size rehmet elesin, ey diri qalanlar!

Xosh geldik:-)

Blogumu ziyaret edecek her kesi salamlayıram:-)
Biz de, yani men de:-D yeni blog açanlar sırasına xoş geldik, xeyirli, uğurlu olsun Inşallah..:-)